DOLAR 34,2540 0.1%
EURO 37,1302 0.29%
ALTIN 3.012,970,70
BITCOIN 2304248-1,55%
İstanbul
17°

PARÇALI BULUTLU

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Türkiye’nin BRICS’e katılma girişimi Batı’ya karşı yüksek riskli bir korunma işlemidir.
  • Asya Haberleri
  • Gündem
  • Türkiye’nin BRICS’e katılma girişimi Batı’ya karşı yüksek riskli bir korunma işlemidir.

Türkiye’nin BRICS’e katılma girişimi Batı’ya karşı yüksek riskli bir korunma işlemidir.

ABONE OL
Ekim 21, 2024 14:21
Türkiye’nin BRICS’e katılma girişimi Batı’ya karşı yüksek riskli bir korunma işlemidir.
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Türkiye, Batı güvenlik ittifakına gelecekteki güvenilirliği konusunda soruları gündeme getiren, Rusya-Çin liderliğindeki Blok’a katılmak için NATO üyelerine katılan ilk ülke olacaktır.

Uluslararası ittifak sistemine geniş kapsamlı etkileri olabilecek önemli bir diplomatik manevra ile Türkiye, Batı’nın ötesindeki ortaklıklarını çeşitlendirmek isteğini göstererek BRICS’e katılma resmi bir başvuru yapmıştır. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın baş harflerinden oluşan BRICS grubu, dünyanın en büyük ekonomilerinden bazılarını içermektedir. Bu yılın başlarında, İran, Birleşik Arap Emirlikleri, Etiyopya ve Mısır dâhil olmak üzere dört yeni üye kabul etti. Suudi Arabistan’ın katılmaya davet edilmesine rağmen, resmi süreç henüz gerçekleşmedi. AB, G7 ve NATO gibi Batı liderliğindeki organizasyonlara alternatif olarak görülen BRICS, küresel güç dinamiklerinde önemli bir değişimi simgeler. Türkiye’nin bu kararı, küresel ekonomi merkezinin Batı’dan uzaklaştığı bir dönemde, Batı dışı güçlerle ilişkilerini güçlendirme stratejisi olabilir, ancak aynı zamanda BRICS üyeleriyle daha fazla ticaret yapma konusunda da önem taşımaktadır. 22 Ekim’de başlayacak olan BRICS zirvesinden önce duyurulan Türkiye’nin başvurusu, NATO içindeki rolü için geniş kapsamlı sonuçlar doğurabilecek soruları gündeme getirmiştir. Kabul edilirse, Türkiye BRICS’in ilk NATO üyesi olacaktır. Ancak bu, Türkiye’nin tamamen Batı’dan uzaklaştığı anlamına gelmez. Türkiye’nin Batı dünyasıyla kurumsal bağları derindir. En fazlasıyla, bu hamle, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dış ilişkilerinde hükümetin esnekliğini artırmak istediğini göstermektedir. Erdoğan, bu adımın Ankara’nın tüm taraflarla ilişkilerini eş zamanlı olarak geliştirerek “Doğu ve Batı ile ilişkilerini geliştirirse güçlü, müreffeh, saygın ve etkili bir ülke haline gelmeyi amaçladığını” söyledi.

Türkiye’nin gruba kabulü, gelecek ay Kazan, Rusya’da gerçekleşecek olan 16. BRICS zirvesinde ele alınabilir. Malezya, Tayland ve Azerbaycan gibi diğer ülkelerin katılmayı beklediği arasındadır.

Doğu ve Batı Arasında Türkiye’nin Doğu ve Batı arasındaki dengeleme çabası son dönemde yaşanan bir olgu değil, Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana politikalarının bir devamıdır ve Avrupa’nın ve Asya’nın kenarında olmasıyla uyumludur. Bu strateji, Türkiye’nin karmaşık, bazen çatışan uluslararası ilişkiler yaklaşımının merkezinde olmuştur ve giderek karmaşık hale gelen bir dünyada önemini korumaktadır. Bir süper güç tarafından yönetilen tek kutuplu bir dünyadan, daha fazla küresel güce sahip bir dünyaya geçiş, tüm hükümetleri dış politikalarını yeniden değerlendirmeye zorlamış ve Ankara da farklı değildir. Türkiye’nin NATO’ya olan uzun vadeli bağlılığı, BRICS grubuna katılmaya istekli olmasının Batı ittifaklarından uzaklaşma anlamına geldiği ihtimalini çok düşük kılar. 2016’dan bu yana Türkiye, ekonomik, politik ve askeri bağlarını Rusya ve Çin ile güçlendirmiştir ve son başvurusu BRICS grubuna bu eğilimi yansıtmaktadır. Türkiye dış politikada daha fazla dengeye varmak için bu adımın Batı başkentlerinde endişelere neden olabileceği bir dönemde bile Türkiye’nin Rusya’ya tavizler verme veya NATO’dan bağımsız hareket etme konusunda endişelenmesi için acil bir neden olmadığını belirten bazı Türk dış politika uzmanlarına göre söz konusu olan iki teşvik bulunmaktadır. İstanbul merkezli Ekonomi ve Dış Politika Çalışmaları Merkezi’nin direktörü Sinan Ülgen’e göre; “İlk motivasyon, Türkiye’nin dış politikada stratejik özerkliğini artırmak arzusudur ve bu da esas olarak Batı ile ilişkiyi dengelemek amacıyla Rusya ve Çin gibi Batıdışı güçlerle ilişkileri geliştirmeyi içerir. İkincisi, Batı ile olan ilişkilerden kaynaklanan biriken hayal kırıklıklarıdır. Örneğin, AB, 1996’ya dayanan Türkiye ile gümrük birliğini güncelleme konusunda müzakerelerin başlangıcına karar veremedi.” Karadeniz’in Kontrolü Türkiye, 2018’den beri BRICS grubuna katılmayı istemiştir. Haziran ayında Moskova’da Türk Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile bir toplantı sırasında Putin, Ankara’nın ilgisini memnuniyetle karşılamış ve Moskova’nın “bu ittifakın ülkeleriyle bir arada olmak, daha yakın olmak, ortak sorunları çözmek için bu arzusunu destekleyeceğini” sözlerini vermiştir.
Ukrayna savaşından bu yana, Rusya daha fazla ülkenin desteğini kazanmak için ekstra çaba sarf etmektedir. Türkiye’nin stratejik konumu ve Karadeniz Boğazları’nın kontrolü, Rusya’nın bu çabasında özel bir öneme sahiptir, çünkü bu boğazlar hem Ukrayna hem de Rusya için hayati bir ticaret rotasıdır. Karadeniz, Ukrayna savaşında önemli bir rol oynamış ve Türkiye, Rusya’nın suları tamamen kontrol etme girişimlerine engel olmuş ve Ukrayna’nın suları kullanmaya devam etmesine olanak tanıyan bir ittifakın parçası olmuştur. Montreux Sözleşmesi Türk Boğazları’nın deniz trafiğini düzenler. Sözleşme, Karadeniz ve Karadeniz dışı güçler arasında fark yaparak, esasen Ukrayna ve Rusya gibi eskiye özgü avantajlar tanıyan özellikleri tanır. 2022 Mart’ında, Erdoğan, sözleşmenin Türkiye’ye savaşan taraflara ait deniz gemilerinin geçişini sınırlama hakkı verdiğini belirtti. Putin, Türkiye’nin bir Brics müttefiki olarak kendine çeki düzen verebileceğini umarak Türkiye’yi daha fazla serbest bırakmak için bir yol olacağını umuyor olabilir. Şu anda Rusya’nın Karadeniz’i ve bu sular içindeki yük gemilerini kontrol edememesi, Ukrayna ekonomisini kısıtlama yeteneğini ciddi şekilde zayıflatmaktadır. Türkiye, BRICS üyeliğinin coğrafi konumunu ve ekonomik etkisini genişleteceğini, özellikle Batıdışı piyasalarda, özellikle jeopolitik konumunu küresel işleri etkilemek için kullanacak ve daha dengeli ve çeşitli bir dış politikayı benimseyecektir. Açıktır ki Türkiye, Batı ile bağlarını sürdürmeyi ve diğer bölgelerle etkileşimde esneklik istiyor. Muhtemelen bu, Türkiye’nin Batılı ülkelerle ilişkilerinde büyük bir değişikliğe yol açmayacaktır. Bununla birlikte, gelecekte Türkiye’nin ne kadar güvenilir olduğuna dair NATO üyeleri arasında endişe yaratabilir.
Bülent Gökay, Uluslararası İlişkiler Profesörü, Keele Üniversitesi

Bu makale, The Conversation tarafından Creative Commons lisansı altında yeniden yayımlanmıştır. Orijinal makaleyi okuyun.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.