Trump’un, Tayvan’ın savunmasına ilişkin belli belirsiz duruşu, önceki yönetiminin olağanüstü desteğiyle tamamen tutarsızdır.
2 Aralık 2016’da ABD Başkanı seçilmiş Donald Trump, o dönemin Tayvan Devlet Başkanı Tsai Ing-wen’den alınan tebrik telefon görüşmesiyle uluslararası manşetlere çıktı.
Bu, diplomatik gelenekle belirgin bir kırılmaydı; 1970’lerden beri ABD, Pekin liderlerini mutlu etmek için “Tek Çin” politikasına bağlı kalmıştı.
O zamanlar Trump’ın araması, belki de yaklaşan daha büyük dış politika değişikliklerinin bir işareti olabilir şeklinde yorumlandı. Seçim kampanyası sırasında Çin’e sert eleştirilerde bulunduğu düşünüldüğünde, gelen Trump yönetiminin belki de yılların en çok Taipei yanlısı olabileceği konusunda politika oluşturucular haklı olarak endişe duydular.
Ancak sekiz yıl sonra eski başkan Trump, Tayvan’ın özerkliğini koruma konusunda bile açıkça taahhütte bulunamıyor.
Bu görünür politika değişikliği, yakın zamanda Bloomberg Businessweek ile yapılan bir röportajda sergilendi. Konuyla ilgili doğrudan baskı yapıldığında, Trump, Çin saldırısı durumunda Tayvan’ı savunmaya olan ABD’nin uzun süredir süregelen taahhüdünü onaylayıp onaylamayacağını yanıtlamayı kesin bir şekilde reddetti.
Tam tersine, Cumhuriyetçi aday var olan ilişkinin doğasını sorguladı. “Tayvan’ın bize savunma için ödeme yapması gerektiğini düşünüyorum,” dedi. “Şimdi onlara ülkemizde yeni çipler inşa etmeleri için milyarlarca dolar veriyoruz, sonra o çipleri alacaklar.”
Yorumlar, Trump’ın Washington’un güvenlik taahhütlerine yönelik geçmiş eleştirilerini hatırlattı. NATO’yu “eskimiş” olarak adlandırmış ve iddiaya göre tüm 28.500 ABD askerini Güney Kore’den çekmeyi ciddi şekilde düşünmüştü.
Ancak, Trump’ün dış politika konusundaki tüccar bakış açısının iyi belirlenmiş olmasına rağmen, yönetimin politikaları her zaman izolasyoncu retoriğiyle uyumlu olmamıştı.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.