Nasrallah’ın öldürülmesi, Hizbullah’ı liderlikten yoksun ve savunmasız bıraktı.
Zayıflamış Hezbollah ve kuşatılmış Lübnan için şimdi en iyi umut, uluslararası olarak dayatılan bir ateşkes. İsrail'in 28 Eylül'deki hava saldırısında Hezbollah lideri Hasan Nasrallah'ın suikastı, sadece Hezbollah'a değil aynı zamanda Orta Doğu'daki en büyük müttefikini kaybeden İran'a da kararlı bir darbe oldu. Son günlerde, İsrail ve Hezbollah arasındaki çatışma, 2006 yazındaki İkinci Lübnan Savaşı'ndan bu yana yaşadığı en yoğun seviyeye yükseldi. Hamas'ın zalim 7 Ekim terör saldırısının ardından, 1.200 İsrailli'nin katledildiği -çoğunluğu Gazze sınırına yakın kasabalardaki evlerinde veya yakındaki Nova müzik festivalinde öldürülen- çoğu sivil olan- saldırısından bir gün sonra, Hezbollah İsrail'e karşı başka bir cephe açtı. Belirleyici bir darbe. ABD ve İngiltere hükümetleri tarafından terör örgütü olarak ilan edilmiş olan Hezbollah, Hamas'a destek ve dayanışma göstermek için hızla harekete geçti ve hemen kuzey İsrail'deki sivil ve askeri hedeflere roketler atmaya başladı. Hezbollah'un Celile'de benzer bir baskın gerçekleştirerek Yahudi sivil nüfusun katliamına neden olabileceğinden korkan İsrail hükümeti, Lübnan sınırına yakın yaşayan yaklaşık 100,000 vatandaşı tahliye etti. Bu insanlar şimdi bir yıldır evlerinden edilmiş durumda. Son zamanlara kadar taraflar arasındaki çatışma genellikle düşük yoğunluklu olarak nitelendiriliyordu. Hezbollah İsrail'in sivil ve askeri hedeflerine binlerce roket ve insansız hava aracı fırlattı. Bunlar genellikle ülkenin kuzeyindeydi ve 2023 Ekim'inden bu yana düzinelerce İsrailliyi öldürdü. IDF, Lübnan'daki Hezbollah hedeflerine hava saldırıları ve topçu ateşiyle yanıt verdi, roket deposu ve diğer askeri altyapıları da içeriyordu. Ancak ölçüde, bu değiş tokuşların İsrail ve Hezbollah arasında tam bir savaşa dönüşmeyi provoke edebilecek seviyenin altında olduğu düşünülüyordu.