İsrail, demokrasiye karşı olan zorba güçlere karşı ileri savunma olarak askeri eylemlerini yansıtırken Batı’nın ahlaki otoritesini de yok ediyor
Hamas lideri Yahya Sinwar’ın öldürülmesi, Gazze’deki çatışmada bir çıkış rampası sağlayabilirdi ancak İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun devam eden “tam zafer” yeminleri, bunun pek olası görünmesini engelliyor. Ancak “tam zafer” kavramı son derece sorunlu. Her seferinde İsrail bir alanı Hamas’tan temizlendiğini ilan eder ve ardından geri çekilir, Hamas, 7 Ekim 2023’te güney İsrail’e korkunç saldırıyı gerçekleştirdi ve hızla yeniden kontrolü sağladı. Bu nedenle, son günlerde kuzey Gazze’de belirgin bir İsrail artışı ve Netanyahu’nun hükümetinin bazı sağ kanat üyeleri tarafından desteklenen sözde “bir generalin planı” hakkında çok tartışma var. Esasen eski bir İsrail generali olan Eiland tarafından uydurulan plan, müzakereleri es geçmeyi, enklavayı bölerek kuzey Gazze’nin 400.000 sakinine gitmek veya ölmek arasında karanlık seçeneği vermek anlamına geliyor. Netanyahu’nun resmen planı onaylayıp onaylamayacağını bilmiyoruz. İsrailli liderler, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’a bu hafta uygulamadıklarını söylediler. Ancak yine de plan, İsrail’in siyasi ve askeri elitleri arasında geniş destek buluyor. İsrail ordusu zaten kuzey Gazze halkına tahliye emirleri verdi. Hükümet, kalan herkesin askeri bir hedef olarak kabul edileceğini ve yiyecek ve suyunun kesileceğini söyledi. İsrail, insani yardımı engellediğini reddetse de, Dünya Gıda Programı, ekim ayının başlarında iki hafta boyunca kuzey Gazze’ye hiçbir gıda yardımının girmediğini söyledi. O zamandan beri bazı yardım girmiş olsa da, binlerce kişi hala açlık ve önlenemez hastalıkların riski altında. Dahası, birçok Filistinli, hasta, yaşlı ve yaralılar daire edemiyor ve gidecek hiçbir yeri yok. Güneyin kalabalık ve korumasız çadır şehirlerinin görüntüsü pek çekici değil. İsrail insan hakları grupları, nüfusu kuzey Gazze’den çıkarmak için yardımı kasıtlı olarak engellediğini söylüyor. İsrail, şimdi ABD’nin baskısı altında geri adım atabilir, çünkü ABD, Netanyahu’nun hükümetine Gazze’ye izin verilen yardım miktarını artırmaları için 30 günlük bir süre verdi veya ABD’nin silah fonlarını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilir. Uluslararası normların ve kuralların altını oymak İsrail’in Gazze’ye ve şimdi de Lübnan’a karşı yürüttüğü savaş, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra oluşturulan liberal uluslararası kurallara dayalı düzene ve uluslararası hukuk, çok taraflı diplomasi, demokrasi ve insancıllık ilke ve temellerini sürekli olarak sınamıştır. Liberal dünya düzeninin normları, çeşitli kurumlarda ifade edilir, bunlar: BM Tüzüğü BM Güvenlik Konseyi, kavramsal olarak yasal olarak bağlayıcı kararlar ICJ Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı Savaş kurallarını düzenleyen Cenevre Sözleşmeleri İnsan Hakları Evrensel Bildirisi ve ICC Roma Statüsü dahil birçok başka şey. Son zamanlarda ICJ, Batı Şeria, Gazze Şeridi ve Doğu Kudüs’ün işgal edilmesinin yasa dışı olduğunu ilan etti ve İsrail’in çekilmesini emretti. Yanıt olarak Netanyahu, mahkemenin “yalan bir karar” verdiğini söyledi. Ayrı bir davada Güney Afrika, ICJ’ye, İsrail’in son yıl içinde Filistin halkına soykırım yaptığı iddiasını getirdi. Dünya’nın en üst düzey mahkemesi, soykırım bulunması olasılığı olan bir karar için ön karar verdi ve İsrail’in önlenmesini sağlamak için önlemler almak zorunda olduğunu söyledi. Ancak şu an itibariyle İsrail’in bu emre uymadığı ve liberal dünya düzeninin ana kurumlarından birini zayıflattığı iddia ediliyor. Bunun üzerine İsrail’in uluslararası hukuku Gazze’de ve hukuka uymadaki başarısızlığına kuvvetle tepki gösterenler var. Birleşik Devletler ve Almanya, İsrail’e silah ithalatının %99’unu ve diplomatik kapsama sağlar. Almanya İsrail’e yeni silah ihraç etmeyi durdursa da, her iki ülkenin de Gazze’deki katliamı durdurma konusunda daha fazla gücü olduğu kesin. Batı’nın kendi kendine verdiği ahlaki üstünlük iddiası tartışmasız parçalanmış halde, liberal dünya düzeninin prensiplerini zayıflatmaya devam ederken. Soru şudur: eğer bu dünya düzeni çökerse, yeni dünya düzeni nasıl olacak? Trist Dunning, Macquarie Üniversitesi Sosyal Bilimler Bölümü’nde dönemlik akademisyen; Martin Kear, Sidney Üniversitesi Hükümet ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde dönemlik öğretim görevlisi; Shannon Brincat, Sunshine Coast Üniversitesi’nde siyaset ve uluslararası ilişkilerde kıdemli öğretim görevlisidir. Bu makale, The Conversation’dan Creative Commons lisansı altında yeniden yayımlanmıştır. Orijinal makaleyi okuyun.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.